HIV Enfeksiyonu ilk defa ortaya çıktığı 1980’li yıllardan bu yana, tüm dünyada artarak yayılmaya devam etmektedir. Enfeksiyon korunmasız cinsel temas, ortak paylaşılan enjektörlerle damar içi madde kullanımı, enfekte kan transfüzyonu yoluyla veya anneden bebeğe gebelik döneminde, doğum sırasında veya doğum sonrasında emzirmeyle bulaşabilmektedir. Bulaş yolları nedeni ile HIV enfeksiyonu tüm yaş gruplarında görülebilmektedir.
Bulaşıcı hastalıkların ihbarı ve bildirim sistemi doğrultusunda, HIV/AIDS vakalarının bildirimleri zorunlu olmakla birlikte, 1994 yılından itibaren özel bir çalışma yürütülmekte olup bireylerin ayırımcılık ve damgalanmaya uğramalarına engel olmak için tanı konulan hastaların bildirimleri, isim belirtilmeden kodlu bir şekilde yapılmaktadır.
Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı UNAIDS 2015 yılı raporuna göre; dünyada 2015 yılı içinde yaklaşık 2,1 milyon kişinin HIV enfeksiyonuna yakalandığı, 36,7 milyon HIV taşıyıcısının bulunduğu ve 1,1 milyon kişinin AIDS nedeni ile öldüğü belirtilmektedir. Dünya genelinde hasta sayısı azalırken Doğu Avrupa ve Orta Asya’da artmaktadır. Türkiye, Ukrayna, Moldovya ve Rusya hasta sayısının artmakta olduğu ülkeler arasında yer almaktadır. Türkiye halen dünyada HIV/AIDS açısından hastalığın az sıklıkta görüldüğü ülkeler arasındadır. Ancak her yıl vaka sayısının arttığı izlenmektedir. Bu artışta, nüfus artışı, hastalığa ilişkin farkındalığın artması, tanı ve tedavi hizmetlerindeki gelişmeler etkili olmaktadır.
Ülkemizde, 1985 yılından günümüze kadar doğrulama testi pozitif tespit edilerek bildirilen 12 bin 281 HIV ve 1.485 AIDS vakası mevcuttur. Vakaların yüzde 78’i erkek, yüzde 22’si kadındır. Bunların yüzde 15,8’ini yabancı uyruklu kişiler oluşturmaktadır. Vakaların en fazla görüldüğü yaş grubu 30-34 ve 25-29’dır.
Bulaş yoluna göre dağılıma bakıldığında vakaların yüzde 49,7’si cinsel yolla bulaşmaktadır. Cinsel yolla bulaşan vakaların 2/3’ü heteroseksüel cinsel ilişki olarak bildirilmiştir. Ayrıca, vakaların yüzde 1,6’sının bulaş yolunun damar içi madde kullanımı yolu ile yüzde 46,5’inin bulaş yolunun bilinmediği bildirilmiştir.
2016 yılı içinde ise; 30 Kasım 2016 tarihi itibari ile 1.661 HIV, 73 AIDS vakası olmak üzere toplam 1.734 vaka doğrulama testi pozitif tespit edilerek bildirilmiştir. Bildirimi yapılan vakaların yüzde 84,3’ü erkek, yüzde 15,7’si ise kadındır. Vakaların yüzde 16,5’i yabancı uyrukludur. 2016 yılında bildirimi yapılan vakalarda; 25-29 yaş grubunun sayısı daha yüksektir. Yıllar itibari ile hastalık trendinde artış izlenmektedir. 2010 yılında HIV pozitif kişi sayısı 529 iken, 2015 yılında bu sayı dört katından daha fazla artış göstererek HIV pozitif kişi sayısı 2 bin 130 olmuştur.
HIV enfeksiyonu önlenebilir bir hastalıktır ve korunma önlemleri tedaviden çok daha etkili ve ucuzdur. En sık görülen bulaşma yolunun cinsel temas olması nedeni ile korunma büyük önem taşımaktadır. “Tek çare tek eşliliktir” sloganı ile de ifade edildiği gibi; tek eşliliğin yanı sıra, riskli cinsel temasta doğru kondom kullanımı, hastalığın cinsel yolla bulaşmasına karşı en güvenli ve basit korunma yollarıdır. Şüpheli durumlarda ise doktora müracaat ederek test yaptırmak gerekmektedir.
Ülkemizde 1986 yılından bu yana kan ve kan ürünleri ile olan bulaşmaya karşı korunma amacıyla tüm kan ve kan ürünleri HIV yönünden test edilmektedir. 1987 yılından beri organ ve doku nakilleri öncesinde de gerekli testler yapılmaktadır. Enfeksiyonun ortaya çıktığı ilk dönemlerin aksine günümüzde HIV/AIDS, DSÖ tarafından ölümcül hastalıklar listesinden çıkartılarak, yaşam boyu birlikte yaşanacak hastalıklar listesine alınmıştır.
Günümüzde doğru zamanda ilaç tedavisine başlayan HIV pozitifler kaliteli ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilirler. Geç HIV tanısı alan ve AIDS evresinde olan kişiler dahi ilaç tedavisiyle sağlık ve yaşam kalitelerini artırarak yaşamlarını sürdürebilirler. Ülkemizde ilaca erişimde sorun yaşanmamaktadır.
Bunların yanı sıra, HIV pozitif annenin; gebelik döneminde, doğum sırasında ilaç tedavisi alması, doğum sonrasında bebeğe uygulanan ilaç tedavisi ve emzirmenin önlenmesi ile anneden bebeğe HIV bulaşması önlenebilmektedir.
HIV enfeksiyonu, HIV pozitif kişilerle, aynı iş yerinde çalışmak, aynı okulda okumak, aynı ortamda bulunmakla, ortak çatal kaşık kullanmakla, dokunmak, tokalaşmakla, telefon, kitap, defter gibi araçları ortak kullanmakla, ortak duş-banyo alanlarını, havuzları, tuvaletleri kullanmakla, böcek ve sinek sokması ile bulaşmaz.
Ülkemizde;
- HIV/AIDS hastalığının yayılımının önlenmesi için toplumda ve yüksek riskli davranışta bulunan gruplarda korunma ve önleme çalışmalarına öncelik verilmekte,
- HIV ile yaşayan kişilere yönelik ayrımcılık ve damgalanmanın önlenmesi için şüpheli teması olan kişiler HIV/AIDS hastalığı, bulaşma ve korunma yolları konusunda bilgilendirilmekte,
- HIV ile yaşayan kişilerin tedaviye kolay ve kesintisiz biçimde ulaşması sağlanmakta,
- Sosyal destek, bakım olanaklarının iyileştirilmesi ve yaşam kalitelerinin arttırılması için çalışmalar yürütülmekte ve yeni çalışmalar planlanmaktadır.
Bakanlığımız, insan haklarını gözeterek ve etik kurallar çerçevesinde, UNAIDS ve Dünya sağlık örgütü tarafından belirlenen uluslararası öneri ve uygulamalar ışığında, konunun tüm paydaşlarını kapsayacak bir bakış açısı ile çalışmalarını işbirliği içinde sürdürmeye devam etmektedir.
“VİRÜSLE SAVAŞMANIN EN ETKİLİ YOLU, ONDAN KORUNMAKTIR.
TEK ÇARE TEK EŞLİLİKTİR.”